Ülkemizde
Zinanın suç olmaktan çıkarılması, televizyonların yaygınlaşması, internet kullanımının
artması ve cemiyet hareketlerinin ve haberlerinin daha ulaşılabilir ortada olması
kadınların ve erkeklerin iş hayatlarında daha serbest ve pervasızca davranış
içinde olması, maddi kazançların düşük kalması işsizlik, imkânsızlık, istenilen
konum ve kıvamda olamaması, içki, kumar, adet, gelenek ve göreneklerden
uzaklaşılması dahası töremizin bozulması İslam ahlak ve şuurunun iyi öğrenilmemesi,
toplumun dini bilgi konusunda cahil olması, toplumsal çevre baskısının kalkması
boşanmaları artırmıştır.
Pek çok ilde
aile mahkemeleri kurulmuş, Büyük şehirlerde ise bir kaç mahkeme bu işlere bakar
olmuş. Aile yapımız durmadan hızlı bir şekilde bozulmakta, çocuklarımız anasız
ve babasız büyümektedir. Sonuç, Ana,
Baba ve Çocukların ruh ve beden olarak ve de ekonomik yönden zararlar, kayıplar
görmekteler. Her yıkılan yuva kişiler için birer yıkım olmakta. Mutsuz
evlilikleri gören gençler evlenmekten bir aile kurmaktan kaçınmakta böylece
aile kurumu en büyük darbeyi alıyor olmakta. Toplum olarak da direncimiz
kırılmakta, milli yapımız bozulmakta.
Aileyi bir 3
lü sacayağına benzetecek olursak, Bu sacayağının iki ayağını kadın ve erkek
oluşturur. Sacayağının dik durabilmesi için üçüncü ayağını Ortak değerler oluşturur. Aile kadın ve erkeğin aynı yastığı,
yatağı paylaşmalarından çok ortak değerleri paylaşmalarıdır. Bu temel hakikatin
gözden kaçırılmaması gerekir.
Batı Dünyasına
göre Türkiye’nin sağlam bir aile yapısı var. Ancak bu sağlam yapı büyük
şehirlerde zorlanmakta, Göç eden insanlar daha dar alanlarda var olma
mecburiyetindeler. Büyük aileler(dedeler, nineler, teyzeler, halalar, amcalar,
dayılar )hayat tecrübelerini bir sonraki nesillere aktarılamayınca, geçmişinden
geleneklerinden kopmuş bir gençlik ortaya çıkıyor. Bu nedenle büyükşehirlerde
yöresel derneklere çok hassas görevler ve sorumluluklar düşmektedir.
Hassas olan
gençlik kitlesi yeni değerlere sarılmak zorunda kalıyor. Tam burada televizyon,
internet, yozlaşmış medya ve tüketim toplumunun sunduğu sözde değerler devreye giriyor.
Sonuç kavram karmaşası, sağduyu ve vicdan törpülendi için çok uç noktalar,
davranışlar karşımıza çıkıyor. Gençlik evlilik yerine istikrarlı olmayan ilişkilere,
beraberliklere giriyor. Evlenenlerden çok boşanmalar görülmekte, Bu gidişat toplumun
yavaş yavaş bozulmasıdır.
Günümüzde aile fertleri birbirlerinden
uzaklaşmakta akşamları çocuklar odalarına çekilip internet başında, anne ve
babalar televizyon başında vakit geçirmekteler. Aile içi bireylerin iletişimi koparılmadan,
Aile içi toplantıların yapılmasının Aile kurumuna, yapısına olumlu katkılar sunacaktır.
Aileyi ayakta tutmak için kadın ve erkeğe birlikte görev düşmektedir.
Aile yapımız
yavaş yavaş bozulmaktadır. Burada en büyük görev Devletimizi yönetenlere
düşmektedir. Televizyonların yaygınlaştırılıp kontrol edilememesi önemli
faktörlerin başında gelmektedir. RTÜK: Radyo televizyon üst kurulu, kanunla
kurulmuş Aile ve milli yapının korunması, kollanması yetkileri verilmiş ama bu
gün Diziler, izdivaç programları almış başını yürümüş millet yapısına aile
yapısına suikastlar düzenlenmektedir. Evlilik kurumuna, insanlara saygı
kalmamış evlenmek için birbirine talip olanlar önce parayı, pulu, evi, katı,
yatı soruyor. Eğer kriterlerine uygun değilse elektrik alamadım diyor. Demek
oluyor ki para olmayınca voltaj da düşük geliyor. Hayat dizilerdeki gibi
değildir.
Yorumlar
Yorum Gönder