AİLE yapımız TEHLİKEDE!



Ülkemizde Zinanın suç olmaktan çıkarılması, televizyonların yaygınlaşması, internet kullanımının artması ve cemiyet hareketlerinin ve haberlerinin daha ulaşılabilir ortada olması kadınların ve erkeklerin iş hayatlarında daha serbest ve pervasızca davranış içinde olması, maddi kazançların düşük kalması işsizlik, imkânsızlık, istenilen konum ve kıvamda olamaması, içki, kumar, adet, gelenek ve göreneklerden uzaklaşılması dahası töremizin bozulması İslam ahlak ve şuurunun iyi öğrenilmemesi, toplumun dini bilgi konusunda cahil olması, toplumsal çevre baskısının kalkması boşanmaları artırmıştır.
Pek çok ilde aile mahkemeleri kurulmuş, Büyük şehirlerde ise bir kaç mahkeme bu işlere bakar olmuş. Aile yapımız durmadan hızlı bir şekilde bozulmakta, çocuklarımız anasız ve babasız büyümektedir. Sonuç,  Ana, Baba ve Çocukların ruh ve beden olarak ve de ekonomik yönden zararlar, kayıplar görmekteler. Her yıkılan yuva kişiler için birer yıkım olmakta. Mutsuz evlilikleri gören gençler evlenmekten bir aile kurmaktan kaçınmakta böylece aile kurumu en büyük darbeyi alıyor olmakta. Toplum olarak da direncimiz kırılmakta, milli yapımız bozulmakta.
Günümüzde, birçok gencimiz bir aile kuramamış olduğu gibi kurulan ailelerin bazılarının kısa bir sürede parçalandığı ortamları görmekteyiz. Bu durum gösteriyor ki Aile yapımız için tehlike çanları çalıyor demektir. Bu sosyal çözülmeyi durdurmak önemli. Gerçek olan Birbirine güvenemeyen insanlardan oluşan toplumda kadın erkek ilişkilerinin bir aile oluşturacak ya da onu devam ettirecek kadar uzun soluklu olmasını beklemek hayal olur.
Aileyi bir 3 lü sacayağına benzetecek olursak, Bu sacayağının iki ayağını kadın ve erkek oluşturur. Sacayağının dik durabilmesi için üçüncü ayağını Ortak değerler oluşturur. Aile kadın ve erkeğin aynı yastığı, yatağı paylaşmalarından çok ortak değerleri paylaşmalarıdır. Bu temel hakikatin gözden kaçırılmaması gerekir.
Batı Dünyasına göre Türkiye’nin sağlam bir aile yapısı var. Ancak bu sağlam yapı büyük şehirlerde zorlanmakta, Göç eden insanlar daha dar alanlarda var olma mecburiyetindeler. Büyük aileler(dedeler, nineler, teyzeler, halalar, amcalar, dayılar )hayat tecrübelerini bir sonraki nesillere aktarılamayınca, geçmişinden geleneklerinden kopmuş bir gençlik ortaya çıkıyor. Bu nedenle büyükşehirlerde yöresel derneklere çok hassas görevler ve sorumluluklar düşmektedir.
Hassas olan gençlik kitlesi yeni değerlere sarılmak zorunda kalıyor. Tam burada televizyon, internet, yozlaşmış medya ve tüketim toplumunun sunduğu sözde değerler devreye giriyor. Sonuç kavram karmaşası, sağduyu ve vicdan törpülendi için çok uç noktalar, davranışlar karşımıza çıkıyor. Gençlik evlilik yerine istikrarlı olmayan ilişkilere, beraberliklere giriyor. Evlenenlerden çok boşanmalar görülmekte, Bu gidişat toplumun yavaş yavaş bozulmasıdır.
 Günümüzde aile fertleri birbirlerinden uzaklaşmakta akşamları çocuklar odalarına çekilip internet başında, anne ve babalar televizyon başında vakit geçirmekteler. Aile içi bireylerin iletişimi koparılmadan, Aile içi toplantıların yapılmasının Aile kurumuna, yapısına olumlu katkılar sunacaktır. Aileyi ayakta tutmak için kadın ve erkeğe birlikte görev düşmektedir.
Aile yapımız yavaş yavaş bozulmaktadır. Burada en büyük görev Devletimizi yönetenlere düşmektedir. Televizyonların yaygınlaştırılıp kontrol edilememesi önemli faktörlerin başında gelmektedir. RTÜK: Radyo televizyon üst kurulu, kanunla kurulmuş Aile ve milli yapının korunması, kollanması yetkileri verilmiş ama bu gün Diziler, izdivaç programları almış başını yürümüş millet yapısına aile yapısına suikastlar düzenlenmektedir. Evlilik kurumuna, insanlara saygı kalmamış evlenmek için birbirine talip olanlar önce parayı, pulu, evi, katı, yatı soruyor. Eğer kriterlerine uygun değilse elektrik alamadım diyor. Demek oluyor ki para olmayınca voltaj da düşük geliyor. Hayat dizilerdeki gibi değildir.

Yorumlar