Eğitim ve öğretim hakkı temel insani haklardan birisi
olarak; ırk, cinsiyet, sosyal ve sınıfsal köken, din, politik görüş, yaş,
engelli olma hâli gibi farklılıklar gözetmeksizin bütün herkesin ücretsiz
olarak bu haktan yararlanmasını ifade eder. Bu hak hem ulusal yasalarımızla hem
de uluslararası anlaşmalarla güvence altına alınmıştır. Dersanelerin varlığı
"eğitimin ve öğretimin eşit ve parasız olması" ilkesiyle temelden
çelişmektedir.
Dersaneler devlet okullarındaki eğitim ve öğretimin
yetersizliği ve ezberciliğe dayalı eğitim ve sınav sistemin çarpıklığından
doğmuş kâr amacı güden ticari kuruluşlardır. Burlarda verilen eğitim ve
öğretimin niteliği yalnızca sınav odaklı olduğu için oldukça
yüzeyseldir.
Öğrenciler ilköğretimden başlayarak bütün öğrenim hayatları boyunca birer yarış
atı gibi sınavlara sokulmaktadır. Hoş, sistem aslında öğrencilerin ilerde
tercih edecekleri mesleklerle pek de ilgisi olmayan kendi yaptığı bu sınavlarla
ilgili gerekli eğitimi kendi okullarında veremediği için dersaneler ortaya çıkmış
ve bu sektör bir pazara dönüşmüştür. Öyle ki son dönemde Başbakanın
"Dersaneler kapatılacak" sözüne tepkiler halktan değil, en başta bu
alanda büyük yatırımları olan Fethullah Gülen cemaatinden gelmektedir. Öte
yandan sözde "modern" görünen dersane sahipleri de cemaat dersaneleri
gibi bu girişime karşı ortak bildiriler hazırlamaktadırlar. Birbirine zıt
görünen çevreler bile mevzubahis "rant" olunca birleşmektedirler.
Onların bu sektörden kazandıkları mali ve politik güce zarar geleceği için
karşı çıkmaları normaldir, ancak vatandaşın çoğunluğuna göre "dersanelerin
kapatılması" son derece olumlu bir gelişmedir.
Ailelerin ilköğretimden itibaren "Çocuğum okusun,
üniversite kazansın, meslek edinsin, eli ekmek tutsun da kimseye muhtaç olmasın
" diyerek dişinden tırnağından artırıp dersanelere akıttığı paranın haddi
hesabı yok. Zaten zar zor geçimini sağlamaya çalışan halkımız "Çocuğum
sınavlarda arkadaşlarından geride kalmasın" düşüncesiyle dersanelere para
yetiştirmeye mecbur ediliyor. Çünkü biliyor ki çocuğunu dersaneye gönderemezse
sınavlarda başarılı olması zor. Ya çocuğunu dersaneye göndermeye maddi gücü
yetmeyen çoğunluğun yürekler acısı hâli? Onların çocukları maalesef bu sistemin
eşitsizliğinin en büyük maduru olarak kıyıya köşeye itiliyorlar. Belki de
içlerinden bir mühendis, bir doktor, bir sanatçı, bir ressam, bir bürokrat, bir
akademisyen çıkabilirdi ama heyhat yoksulluğun kurbanı ediliyorlar! Bu
eşitsizliği, bu adaletsizliği bundan rant sağlayanlar dışında kim isteyebilir?
Dersanelerin kapatılması var olan eşitsizliği gidermede
olumlu bir adımdır ancak yeterli değildir. Amaç eşitliği sağlamaksa özel
üniversitelere girişte "parası olana" sağlanan ayrıcalıklar da
ortadan kaldırılmalıdır.. Öte taraftan köklü bir eğitim sistemi reformuna ihtiyaç
vardır. Öğrencileri yarış atına dönüştüren sınavlardan tutun da, verilen eğitim
ve öğretimin niteliğine kadar baştan sona değişim gerekmektedir. Ne var ki
insanların üretkenliğini, yaşama enerjisini sömüren ve yok eden sistemin
efendileri çıkarları gereği eşit, eğitimli, özgür bir toplum istemeyecektir.
Onlar istemesin farketmez; halk bunu isterse istediğini alır..
Yorumlar
Yorum Gönder