Bozkır’ımız son birkaç yıldır
toplumsal güvenlik konusunda bazı sıkıntılar yaşıyor. Geçtiğimiz yıl ardı ardına yaşanan hırsızlık
olayları ve yaralanmalarla sonuçlanan kavgalar hafızalardaki canlılığını
korurken, polisimizin kimi olaylardaki edilgenliği halkımızda tepkiyle
karşılanıyor.
Sözümüz görev ve
sorumluluklarının bilincinde, vatandaşla iletişimini doğru bir zeminde
yürütebilen ve tecrübesiyle
gelişebilecek olumsuz olayları engelleme kabiliyetindeki polislerimize değil elbette. Olayları en az
zararla yatıştırmak veya olumsuzlukların önüne geçmek bir başarıdır. Sözümüz
bunu başaramayanlara.. Kimi durumlarda
bazı güvenlik personelinin gösterdiği zaaflar daha tehlikeli durumlara davetiye
çıkarıyor. Böyle bir tablo, toplumda
tedirginliğe sebep olurken, güvenlik ve kurumlara güven duygusunu da oldukça
zedeliyor. Öyle ki önceden vatandaşlar arasında “olay biter, sonra polis gelir”
diye söylenir tepki gösterilirdi, şimdi ise
“polis gelse de olay bitmiyor” diye bir algı oluştu.
Geçenlerde gece yarısı başımıza
gelen şahsi bir durumla ilgili olarak birilerinden şikayetçi ve davacı olmak
için hukuk fakültesi mezunu kardeşim ve öğretmen bir arkadaşımla beraber
karakola gitmiştik. Orda bu sıkıntılardan örnekleriyle bahsedince, grup amiri “Geçen bir kavga ihbarı üzerine olay yerine
giden arkadaşlarımızı; olayın
taraflarından bir grup, sopayla kovalamışlar. Biz ne yapabiliriz? Birisi şikayetçi
olmadan müdahale edemiyoruz. Bizim de çoluğumuz çocuğumuz var.” diye
acziyet ifade eden şaşırtıcı bir çıkış yaptı. Bir grup amirinin böyle konuştuğu
bir yerde kendinizi emniyette hissedebilir misiniz? O an fiilen “emniyetteydik”
ama gerçekte emniyette olmadığımız duygusuna kapıldık. Şikayette bulunduk
bulunmasına ama yine gerektiği gibi ilgilenilmedi, nöbetçi grup amiri şikayet
ettiğimiz kişileri de bizim telefonla aramamızı, bizim bulmamızı istedi. Tam bir ay boyunca ilgili dosyanın savcılığa
intikal ettirilmediğini öğrenip, sebebini sormak için gittiğimde “şüphelinin ifadesine imza alınmamış”
gibi bir gerekçe öne sürdüler. Ancak tepki göstermem üzerine olay savcılığa
intikal ettirilebildi.
Asayişle ilgili vakalara yerinde
ve zamanında müdahale etmekten çekinen, edemeyen veya etmek istemeyen bir
zihniyetin varlığı oldukça düşündürücüdür. Bu zihniyet daha büyük vakalara
zemin hazırlamakta, sokakları başıboş bırakmakta ve halkın “emniyet” duygusuna
zarar vermektedir. Toplumda adalet,
güvenlik ve huzuru sağlamak devletin başlıca görevlerindendir. Dileriz daha
büyük huzursuzluklar doğmadan gerekenler yapılır.
Yorumlar
Yorum Gönder