Tarihimizle ne kadar övünsek azdır. En büyük zenginliğimiz ne mal, mülk, ne şan şöhret; en büyük zenginliğimiz ve övünç kaynağımız köklü bir tarihe sahip olan asil bir milletin çocukları olmamızdır. Biz Türkler o şanlı tarih boyunca 16 imparatorluk, 80 devlet, 62 hanlık ve beylik kurmuşuz. Anadolu'da kurduğumuz son devletimiz Türkiye Cumhuriyetidir.
Orta Asya'dan gelen Türklere Anadolu'nun kapılarını, Sultan Alp Arslan 1071'de Malazgirt zaferiyle açtı. O tarihten sonra Anadolu toprakları kalıcı olarak büyük Türk Uygarlığının merkezi hâline geldi. Gerçi Selçuklu Devletinden önce Anadolu'da kurulan Hitit, Urartu, İyonya gibi uygarlıkların da Türk varlığına dayandığı söylenmektedir ancak Malazgirt
Zaferiyle Anadolu'daki Türk varlığı tarihsel açıdan kesinlik kazanmış oldu. Selçuklulardan sonra Osmanlı İmparatorluğu döneminde, bütün dünya açısından Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethetmesi bir dönüm noktası olmuştur. Öyle ki bu zafer, bir çağı kapatmış yeni bir çağı açmıştır. Fatih'in zaferiyle İstanbul Türk yurdu hâline gelmiştir. En son, Birinci Dünya Savaşından sonra yenilen ülkeler arasında yer alan Osmanlı Devletinin işgal edilmesi aslında batılı emperyalistlerin Anadolu'daki Türk varlığını sonlandırma girişimiydi. Lâkin Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde bir kurtuluş savaşı verdik, bağımsızlığımızı kazanarak çağdaş Türkiye Cumhuriyetini kurduk.
Günümüzde de tarih boyunca olduğu gibi emperyalist haydutların bizleri bölüp parçalamak, yoksullaştırmak, kültürümüzü yozlaştırmak suretiyle esir etmek gibi düşmanca niyetleri canlılığını korumaktadır. Çünkü “geberen kapitalizm” varlığını sürdürebilmek için emperyalistliği yani başka milletleri sömürüyü zorunlu kılar. Kendi halklarına ve özellikle kendi parababalarına daha çok rant sağlamak isteyen batılı kapitalistler, çözümü Doğu halklarını sömürmekte bulmaktadırlar. Vatanımıza ve milletimize yapılan ekonomik, kültürel, siyasal tüm saldırılar en nihayetinde emperyalizmin bir neticesidir. Türk halkı da diğer tüm ezilen halklar gibi mazlum uluslar içerisinde yer almaktadır. Çünkü Türklerin tarihi zalimlerle savaşın tarihidir. Nitekim, Türkiye Cumhuriyetini de zalimlerle savaşarak kurduk. O nedenle emperyalistler açısından Türkiye başat hedeflerden birisidir. Tam bağımsızlık ve halk egemenliği temeline dayanan Atatürk Cumhuriyetini yıkacaklar, vatanımızı bölecekler, ahlâki kültürel değerlerimizi çökertecekler ki, bizi kolayca sömürebilsinler. Tabloya bu pencereden bakınca ülkemizde yaşanan siyasi gelişmeleri daha iyi yorumlarız. Atatürk düşmanlığının da, ahlâki yozlaşmanın da, yoksulluğun da, emek sömürüsünün de, bölücülüğün de kökeninde şahsi çıkar uğruna emperyalistlerle beraber iş tutan zihniyetler yatıyor.
Atalarımızın bize bıraktığı emanet; bu güzel yurt ve bu yurt toprakları üzerinde yaşayan doğudan batıya, kuzeyden güneye tüm Türk ulusunun bağımsızlığı ve özgürlüğüdür. Bu emanete sahip çıkmak için gayret göstermeyip rahatını bozmayanlar, işbirlikçi zihniyetlere seyirci kalanlar, Alp Arslanlar'ı, Fatih'leri, Atatürk'leri anlayamazlar..
ÖMÜR ÇAKMAK
Orta Asya'dan gelen Türklere Anadolu'nun kapılarını, Sultan Alp Arslan 1071'de Malazgirt zaferiyle açtı. O tarihten sonra Anadolu toprakları kalıcı olarak büyük Türk Uygarlığının merkezi hâline geldi. Gerçi Selçuklu Devletinden önce Anadolu'da kurulan Hitit, Urartu, İyonya gibi uygarlıkların da Türk varlığına dayandığı söylenmektedir ancak Malazgirt
Zaferiyle Anadolu'daki Türk varlığı tarihsel açıdan kesinlik kazanmış oldu. Selçuklulardan sonra Osmanlı İmparatorluğu döneminde, bütün dünya açısından Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethetmesi bir dönüm noktası olmuştur. Öyle ki bu zafer, bir çağı kapatmış yeni bir çağı açmıştır. Fatih'in zaferiyle İstanbul Türk yurdu hâline gelmiştir. En son, Birinci Dünya Savaşından sonra yenilen ülkeler arasında yer alan Osmanlı Devletinin işgal edilmesi aslında batılı emperyalistlerin Anadolu'daki Türk varlığını sonlandırma girişimiydi. Lâkin Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde bir kurtuluş savaşı verdik, bağımsızlığımızı kazanarak çağdaş Türkiye Cumhuriyetini kurduk.
Günümüzde de tarih boyunca olduğu gibi emperyalist haydutların bizleri bölüp parçalamak, yoksullaştırmak, kültürümüzü yozlaştırmak suretiyle esir etmek gibi düşmanca niyetleri canlılığını korumaktadır. Çünkü “geberen kapitalizm” varlığını sürdürebilmek için emperyalistliği yani başka milletleri sömürüyü zorunlu kılar. Kendi halklarına ve özellikle kendi parababalarına daha çok rant sağlamak isteyen batılı kapitalistler, çözümü Doğu halklarını sömürmekte bulmaktadırlar. Vatanımıza ve milletimize yapılan ekonomik, kültürel, siyasal tüm saldırılar en nihayetinde emperyalizmin bir neticesidir. Türk halkı da diğer tüm ezilen halklar gibi mazlum uluslar içerisinde yer almaktadır. Çünkü Türklerin tarihi zalimlerle savaşın tarihidir. Nitekim, Türkiye Cumhuriyetini de zalimlerle savaşarak kurduk. O nedenle emperyalistler açısından Türkiye başat hedeflerden birisidir. Tam bağımsızlık ve halk egemenliği temeline dayanan Atatürk Cumhuriyetini yıkacaklar, vatanımızı bölecekler, ahlâki kültürel değerlerimizi çökertecekler ki, bizi kolayca sömürebilsinler. Tabloya bu pencereden bakınca ülkemizde yaşanan siyasi gelişmeleri daha iyi yorumlarız. Atatürk düşmanlığının da, ahlâki yozlaşmanın da, yoksulluğun da, emek sömürüsünün de, bölücülüğün de kökeninde şahsi çıkar uğruna emperyalistlerle beraber iş tutan zihniyetler yatıyor.
Atalarımızın bize bıraktığı emanet; bu güzel yurt ve bu yurt toprakları üzerinde yaşayan doğudan batıya, kuzeyden güneye tüm Türk ulusunun bağımsızlığı ve özgürlüğüdür. Bu emanete sahip çıkmak için gayret göstermeyip rahatını bozmayanlar, işbirlikçi zihniyetlere seyirci kalanlar, Alp Arslanlar'ı, Fatih'leri, Atatürk'leri anlayamazlar..
ÖMÜR ÇAKMAK
Yorumlar
Yorum Gönder