MİSAFİR KALEM


Allah’a hamd, Hz. Muhammed’e (sav) salât ederim. Siz saygı değer okuyucularımla bundan böyle ‘Bozkır Gündem’de buluşacağım. İlk yazıma ‘İnsan’ konulu bir yazıyla başlamak istiyorum.
İNSAN
Yeryüzündeki ‘Eşrefi mahlukât’ olarak yaratılan insan .Yaratılanların en şereflisi.Kur’an-ı Kerimde Allah (cc): ’’Biz,gerçekten
insanı en güzel bir biçimde yarattık.’’ Tin Suresi Ayet 4  İnsan… Varlığın mihveri.Ne mübarek bir varlık.Bazen davranış itibariyle melek-
ten bile yüce…. Meleklerin gıpta ettiği, hayranlık duyduğu bir varlık insan… Bazen de davranışı sebebiyle meleklerin utandığı bir hilkat
garibesi insan. Düşünen, konuşan, hareket eden, gülen, ağlayan her türlü duyguyu bağrında barındıran insan.Zirvede insan.Boşlukta insan.
Bayağılaşabilen insan.Halife insan var. Alçaklarda sürünen insan var. Zirvelerde dolaşabilen de insan.Karamsarlıktan bir türlü insan ol-manın hazzını yaşayamayan da insan. İnsanın yaratılış  özelliğini ifade eden sahih kabul edilen bir rivayette,Peygamberimizin ifadesin-
de:’’Allah ademi yeryüzünün her tarafından alınan toprak örneklerinin birleşmesinden yaratmıştır.’’ bu toprağın çeşitliliğinden dolayı da ;Adem’in nesli değişik karakter taşır.Kimi toprak verimli.Kimi toprağın özelliğinden bu kadar verimli değil.Kimi toprak sert. Kimi toprak kumsal.Kimi toprak beyaz.Kimi toprak siyah.Burada maksadımız toprak nevini saymak değil.Ama var olan çeşitliliğe dikkat çekmek.Top-
rağım değişik renk ve özellik arzetmesi gibi insanda  bu özellikleri taşıyabilir ki karamsarlığa düşmeden insanı zirveye taşıyabilmek.
                insan…Zirvelere liyakat kesbetmesi gereken,bunun için varlığını ortaya koyması gereken mesâisini  bu yönde sarfettiğinde
 karşılığını alacak olan insan.Kur’an-ı Kerimde:’’Ve en leyse li’l insâni illâ mâ seâ.’’  ‘’İnsan için ancak çalıştığının vardır.’’ Necm S.A.39
                İnsan,ilâhî mezâhir’in en mükemmelidir..Bunun içindir ki insan,Âlem’in aynıdır. C.Hakk’ın emânetinin taşıyıcısıdır.Bu kadar büyük iltifât-ı ilâhiye’ye mazhar olan insana,insan oluşunun haysiyet ve vakarını,kıymetini bilmemek yakışır mı? Onun için insana,insanlığını unutmaması lâzımdır.İnsanın insanlığını unutması,Rabbini unutması demektir.Rabbini unutan kimse  (zalûm) ve (cehûl) olur.İnsanlığından hayvaniyete,hatta daha aşağıya,cemâdât mertebesine iner.Biliyorsunuz,Allah-ü  Azîmü’ş-şân melekleri sadece akıl ile yaratmış,hayvanları bu hassadan mahrum kılmıştır.Onları sadece şehvetle yaratmıştır.İnsanları ise hem akıl,hem de şehvetle yaratmıştır.Melekler,C.Hakk’a sadece taat,ibadet,zikir ve tesbih ile meşguldürler.Hayvanlar ise yeyip-içmek ve bir de şehvetlerini gidermekle ömür sürerler.İnsan ise bu iki misalin ortasında,ilâhî hikmetin bütün incelikleri ile yaratılmış,kendisine  Mevlâların
bulmaları için akıl gibi bir hazine verilmiştir.Diğer taraftan da şehvet gibi bir düşmanla da beraberdir.İşte insan;insan olmak saadetini bilir de aklını kullanır ve Allah’ına varırsa,Meleklerden de öteye geçer.Aklını kullanamayıp şehvetin esiri olursa hayvanlardan da aşağıya iner.Allah korusun. İnsan kendini unutmazsa,her şeyin,bütün mükevvenâtın halikı olan Rabbini de unutmaz. İnsan,insan-ı kâmil olma yolunda derece derce ilerledikçe insâniyetin en yüksek zirvesine  ulaşır.Bu f3ani âlemde insana verilen ömrünü heba etmemiş,değerlen-
dirmiş olur,kabûle şâyân bir hale sokmuş olur.Kendisini faideli bir uzuv haline  getirmiş olur.Tek kelime ile Kamil kişi,kamil insan olur.
                Bununla beraber kemâle gidiş yolundaki safhalar değişiktir.Kişiler burada değişiklik arzederler.Kendi gayretleriyle kemâle erişme çabaları gösterenler olduğu gibi,Kamil insanların (Kur’an-Sünnet) terbiyesi altına girmek suretiyle bu mertebeye  varmak ihtiya-
cında olanlar da vardır.Nitekim küçük bir çocuğun idrâki ile büyük bir insanın idraki bir olamaz.Böyle olunca çocuğun beyin hücrelerinin
yaşı ile birlikte yavaş yavaş büyümesi,tam bir idrak seviyesine gelince (tâmm’ül- idrak) terbiyeciler elinde yetişmesi zarûridir. Bunun içindir ki,bir çocuğun;terbiyesi altına gireceği ana,baba ve hocalarının kendisi üzerindeki müsbet veya menfi tesirleri,kendilerinin kemâl derecelerine bağlıdır.Nitekim, Hak ve Hakîkat yolunda hiçbir bilgi edinmeden yetişen ve ileri yaşlara doğru mesafe alan yetişmiş insanlarda,idrak sahaları dar ve hatta yok denilecek derecede kısır olduğundan,kendilerini Allah’a(cc) giden yolda  terbiye edecek,hazır-
layacak,düşünce ve buluş kabiliyetlerini geliştirecek  kâmil mürebbîlere muhtâcdır.Peygamberlere ve getirdiği bilgilere muhtacdır.Bunun sebebi de Akıl denilen cevherin herkesde ayrı bir mertebede halkedilmiş  olmasıdır.Nitekim bir ârif’e bir işaret kâfidir.Ama;kendi aklına,gidişine (metafizik,manevî âlem bilgisi) güvenenlerin ise çok defa yanıldıkları bir hakikattır.
                İnsanı güzel ahlâk sahibi kılmak için,teorik bilgilerle yapılan bir eğitim,yeterli olmamaktadır.Bunun için gerekli olan şey; teori  kadar pratiğe de önem veren köklü bir eğitim,uzun bir çalışma ve sürekli bir uygulamadır.İnsan sosyal bir varlıktır.Ve toplum içinde yaşamaya adeta mahkum edilmiştir.Dolayısıyla ahlâki bir çalışma;ferd olarak insanı olduğu kadar toplum içindeki insanı da ele almak zorundadır.İnsan;yaratılışındaki mükemmelliği iyi değerlendirmelidir.Taşımış olduğu üstün yetenekleri sayesinde gurur ve kibire girmeden,kötü huyların perişanlığına düşmeden  erdemli,kâmil insan olmanın getireceği bahtiyarlığı yaşamalıdır.
                İnsan güzellikleri örnek almalı,çirkinlikleri terk etmelidir.İnsanları hem sevmeli,hem de sevilmeli….Sevmeyen ve sevilmeyen insanlarda güzelliklerin olamayacağı düşünülmeli.Hep iyi şeyler örnek alınmalı,kötü olan  insanları üzecek şeyler örnek alınmamalı…
                İnsan;insan gibi güzellikler sergilemeli…
Hasan MERT
                                                                                                                                                                                            Ahırlı Müftüsü        

Yorumlar